KOPAN BACAĞI NASIL BULDUM...
- Burak Ersemiz
- 15 Eyl 2021
- 3 dakikada okunur

20 Kasım 2003 saat 10.55... Bomba yüklü bir kamyon İstanbul Levent'te bulunan HSBC binasının önünde büyük bir basınç ve gürültü ile patlıyor. Aynı dakikalarda ben Barbaros Bulvarı üzerinde bulunan ATV binasında tüm çalışanlar ile birlikte sallanıyorum. Camdan Levent'e doğru baktığımda dumanların yükseldiğini gördüğümde binadan dışarıya nasıl çıktığımı hatırlamıyorum. Yoldan geçen bir motor kuryenin arkasına atlıyorum.. Kameraman Mehmet Canpolat'ta başka bir kuryeyi ikna ediyor ve arkamdan geliyor. Saat 11.05 gibi olay yerindeyiz. Binanın önünün de cesetler ve yaralılar var. Ben hızla içeri giriyorum. İçeride ilk görüşte bir yaralı var. Canpolat gelmeden onlara yardım ediyorum. Ambulansa ulaşmasını sağlıyorum.
Ardından bacağı diz altından kopuk bir kadın görüyorum. Kadın ambulansa bindirilirken enkazın altında kadının giydiği ile aynı renk çoraplı bir bacak görüyorum. Ambulansa teslim etmek için giderken binanın yanında enkaza dönmüş bir büfenin önünde bulduğum naylon poşete bacağı koyuyorum ardından görevliye teslim ediyorum. Görevli yerlere saçılmış buzları gösteriyor ve ben hemen anlıyorum ve başka bir torbaya buzları doldurup sağlık görevlisine veriyorum. Bacakla buzları başka bir torbaya koyuyoruz. Yılar önce Kadıköy Vatan Hastanesi'nde mikro cerrahi ameliyatlarını çekerken öğrenmiştim. Kopuk uzva buz değmemeli... Ambulans hareket ediyor ben binaya yan camdan tekrar içeri giriyorum. Daha sonra Canpolat ile binanın içinde çalışmaya başlıyoruz. Enkazı ve saldırının şiddetini anlatırken asma kattan bir inilti duyuyoruz ve hemen asma kata çıkıyoruz. Manzara şu; Daha sonradan binanın idare müdürü olduğunu öğrendiğim bir yaralı masasında oturuyor başı masanın üzerine eğilmiş gibi. Dikkatli bakınca patlamanın şiddeti ile ana taşıyıcı bir kolonun yaralının üzerine düşüp sonra yana kaydığını anlıyorum. Yaralıya yaklaştığımda kafatasının tam ortadan ikiye ayrıldığını görüyorum. Gözleri bildiğiniz yuvalarından fırlamış ve beyni ne yazık ki kırık kafatasından görünüyor. Ne kadar acıdır ki içimden ölmüş olmasını diliyorum. Bu şekilde yaşamasına imkan yok. Elimi masanın üzerine uzanmış kollarına uzatıp bileğinden tutuyorum. parçalanmış bu vücuttan hırıltılar gelse de nabzını ölçmeyi deniyorum. Bir anda eliyle elimi tutuyor ve sıkıyor.. Hırıltılar artarken ben elimi kurtarıp itfaiyeye bağırıp yardım istiyorum. Ambulans diye bağırıyorum. Kameraman Mehmet Canpolat her şeyi kaydediyor. Ancak bu haberde o görüntüler yok. O gün saat 13 haberlerine ham bant olarak girdi ve ne yazık ki tarif ettiğim görüntüler saniye saniye yayınlandı. Bu paylaştığım daha sonra montajı yapılmış şekli.. Yıllar sonra elime geçti. paylaşmak istedim. Bu arada o günlerde Milliyet TV eleştirmeni olan Sina Koloğlu beni nazikçe eleştirmişti ve ben ona biraz sert cevap vermiştim. İşte o yazıyı da sizinle paylaşıyorum.
Sina Koloğlu: "yerimiz o kadar geniş değil. ama ben sevgili ATV muhabiri Burak Ersemiz'in benim yazıma ilişkin eleştirisine bir bölümüne yer veriyorum
"bir kameramanın vizörden gördüğü görüntülerin beyninde yarattığı hasarı bilir misiniz? olay yerinde kan koklayıp et parçalarının üstündeki dumanı izlediniz mi hiç? size kaç ölü var dediklerinde çevreye dağılmış beden parçalarını aklınızda kaldığı kadarıyla birleştirmeye çalıştınız mı hiç? herkesin can havliyle kaçtığı bir yere koşar adımlarla gittiğiniz oldu mu? küçük bir çocuğun cesedine bakarken o an kendi çocuğunuzun nerede olduğunu düşündünüz mü hiç? hiç yerde sırtı dönük yatan kadını eşiniz sanıp da o kargaşada yüzünü görmek için cansız bir bedeni kendinize doğru çevirdiniz mi? ve hiç ölümle buluşup randevuyu bilinmeze ertelediğiniz anlar oldu mu? ve son olayda olduğu gibi patlamadan dört dakika sonra bir motosikletin arkasında haberci olarak gittiğiniz olay yerinde tahrip olmuş bir binanın içine girip yaralıları dışarı çıkardınız mı? çünkü orada sizden başkası yoktur. itfaiyenin, sağlık ekiplerinin, polisin henüz ulaşamadığı yüzlerce yaralının ve onlarca ölünün olduğu bir yerde benim dışımda bir başka gazeteci aydın baylan ve belki de göremediğim diğerleri gibi görevini bir kenara bırakıp onlarca yaralıyı tek tek sırtınızda taşıdınız mı hiç? böyle bir manzara da bu tür patlamalara ve paniğe alışık bir kişi olarak tecrübenizle oradaki yaralılara yardım etmek için, insan olmanın sorumluluğu ile mesleki sorumluluklar arasında sıkışıp bir saniyede insanlığı seçtiniz mi hiç? umarım bir daha böyle bir seçim yapmak zorunda ne siz ne de biz kalmayız. girdiğiniz binada bir enkazın altından bacakları gözüken başında açık kırık olan masum insan, elini uzatıp son nefesini verirken yardım istedi mi sizden? ne karışıklıktan ne de panikten bulunmamam gereken bir yerde bulundum, o bulunduğum yerde de "dolaşmıyordum".
sn. koloğlu, aldığım riskleri görebilecek, canımı sizden önce düşünecek bir kişiyim. bazıları benim gibi yaşar, bazıları da sizler gibi. siz böyle devam edin, biz böyle. biz buralarda çalışmaya alışığız, siz istediğiniz bölgeyi tercih edebilirsiniz, içeriye girmemizin nedeninin cesaret gösterisi olmadığını umarım anlamışsınızdır. 15 dakika kaldığım binadan çıkarken de 'güvenlik şeridi' daha yeni çekiliyordu. saygılarımla. burak ersemiz..."
Comments