top of page

CUMHURBAŞKANI SÜLEYMAN DEMİREL KIZMASIN DİYE YAPILMAYAN HABER VE SONRASI

  • Yazarın fotoğrafı: Burak Ersemiz
    Burak Ersemiz
  • 13 Eyl 2021
  • 2 dakikada okunur

9 nisan 1999 Elbasan’da kurulan Türk Kızılay’ı çadır kentinden, 17 ağustos 99 Marmara depremine bir

Sansür hattı hikayesi...


Sene 1999 Arnavutluk’taki çatışmaları izliyoruz. Müslüman mülteciler için Tiran ve çevresinde çadır

Kamplar kuruluyor. Kimi gün dağlarda çatışmaları takip ediyoruz kimi gün ise kurulmaya başlayan

Çadır kentlere gidip buradaki mültecilerin acılarla dolu hikayelerini haberleştiriyoruz işte o

Günlerde yaklaşık üç ay boyunca kameraman arkadaşım Uygar Gürkan ile birlikte bölgenin nabzını

Tuttuk ve son olarak Sırpların misket bomba attığını belgelediğimiz Tropoya’da bir köyden dönerken

Sıpalar tarafından tarandık. Otomatik silahlarla aracımızı tarayan Sırplar bizi araba içinde

Öldüremeyince uçurum kenarında bir çukura indirip orada taramak istediler ancak aşağıda bulunan

Bir UÇK (Kosova Kurtuluş Ordusu) kampından yukarıya doğru uçaksavarla atış yapılınca bizi öldürmeden kaçtılar ve bu sayede

Hayatta kaldık. Bu görevde en çok üzüldüğüm yayınlanamayan iki haber vardı. Birisi Sırpların

Misket bomba atarak onlarca köylüyü katlettiğini belgelediğimiz haberin kasetinin Sırplar

Tarafından çalınması ikinci haber ise bu olaydan yaklaşık bir ay önce çekip merkeze yolladığımız bir

Haberin sansüre uğrayarak yayınlanmamasıydı. Peki bu haber neydi yani ikinci haber. Aslında 17

Ağustos depremi ile ilgili bir haber bu. Yazının başında belirttiğim üzere Arnavutluk’ta Tiran

Çevresinde başta İtalyanlar olmak üzere birçok ülke tarafından çadır kentler kuruluyordu. Bu çadır

Kentler su tesisatı atık su tesisatı ve elektriğine kadar çekilen dört dörtlük çadır kentlerdi.

Şimdi diyeceksiniz ki 17 Ağustos depremi ile bu çadır kent hatıralarının ne alakası var çok alakası

Var. Türk Kızılay’ı Arnavutluk’un Elbasan kentinde 5000 çadırlık bir çadır kent kurmak üzere

Arnavutluk’a geldi kameraman arkadaşım Uygar Gürkan Şoförümüz Ali ve gözü kara tercümanımız Albana Bytygi

ile birlikte Elbasan’a gittik. (Bizimle birlikte silahlı saldırıya uğradığında tarandığında bir damla göz yaşı dökmeyen kız)


Çadır kentin kurulmasını haberleştirmek istiyorduk. Aylardır birçok benzer kurulumu izlediğimiz için

Bu konuda biraz bilgi sahibiydik. Kızılay’ın kampına vardığımızda gözlerime inanamadım 5000

Çadırdan 1000 adedi sağlamdı o eski tip üçgen çadırların çoğu defolu ve yırtıktı birkaç gün sonra

Pazar günü dönemin cumhurbaşkanı Süleyman Demirel Türk Kızılay’ın kampını ziyaret edecekti.

Demirel’in geçeceği ve inceleme yapacağı alana sağlam çadırlar kurulmuştu onun dışındaki bütün

Çadırlar kullanılamaz haldeydi. Ve bu çadırların halini, çektiğim anonslarla ve uygarın

Görüntüleriyle bir haber haline getirdik. Anonslardan birisinde hiç unutmuyorum şöyle demiştim;

“Allah korusun ülkemizde bir deprem olduğu vakit bu çadırlar kullanılacaksa vay halimize. Umarız

Kızılay bir an evvel bu çadırları yeniler”

Ve hazırladığım haberi Tiran’a döndükten sonra uydu üzerinden İstanbul’a geçtim. Habere ek olarak

İtalyan çadır kentini de yolda gelirken çekerek bir kampın be çadırların nasıl olması gerektiğini

Kızılay ile karşılaştırdım.


Haberi geçtikten kısa bir süre sonra haber müdürümüz Tuncay Özkan aradı ve fırça atmaya başladı;

“ Birkaç gün sonra Demirel oraya gelecek ve sen böyle bir haber hazırlıyorsun. Nasıl anons bunlar

Ne yapmaya çalışıyorsun beni rezil mi etmeye çalışıyorsun “ dedi ve telefonu suratıma kapattı

Tahmin edeceğiniz üzere Kanal D de bu haber yayınlanmadı keşke yayınlasaydı. Haberi merkeze

Geçtiğim tarih 9 nisan 1999’du ve çok değil dört ay sonra 17 ağustos 1999 depremi meydana geldi.

Çekilen sıkıntıları da Kızılay’ın eksikliklerini de hepimiz gördük. Çadırların berbat durumu

Kamuoyunun gözleri önüne serildi.

Kim bilir belki bu haber sansüre uğramasaydı Süleyman Demirel haberi izleseydi eminim ki bize değil

Kızılay genel müdürüne çok kızacaktı. Belki ağustos ayına kadar Kızılay yeni çadır siparişlerini

Diktirmiş depolarına koymuş olacaktı. İşte bir sansür hikayesi.

 
 
 

Comentários


bottom of page